Merkez Akseki Alanya Demre Elmalı Finike Gazipaşa Gündoğmuş
İbradi Kaş Kemer Korkuteli Kumluca Manavgat Serik

HAVA DURUMU

ANTALYA
Gazipaşa Antik Kentleri

Gazipaşa Antik Kentleri

Tarih 20 Nisan 2011, 16:24 Editör Editör

Gazipaşa Antik Kentleri

Selinous (Selinus)
Antik kent ve günümüzün kenti iç içe…
Günümüz Gazipaşa’sı ile iç içe olan antik Selinous kenti, dağlık Kilikia’nın önemli kentlerinden birisiydi. Çevredeki bir çok kentle birlikte yörede yoğun bir yerleşimin bulunduğunu gösteriyor. Deniz kıyısındaki bazı kalıntıların ve eski çağdan günümüze ulaşan bilgilerin de doğruladığı gibi limanlar Akdeniz’deki deniz ticaretinde önemli rol oynamıştı ve kentler zengin oluşmuştu.

Toroslar’dan doğup gelen ve Gazipaşa sahilindeki Yat Limanı’ndan denize ulaşan Hacı Musa Çayı bugün olduğu gibi eski çağlarda da ovaya hayat taşıyordu.
Gazipaşa sahiline ilerlerken anayolun üzerinde, daha kent içinde hemen sağımızda Toroslar’dan kente su getiren antik su kemerlerini görüyoruz. Ve yol su kemerlerinin altından geçerek ulaşıyor sahile.
Sola girip de Musa Çayı (Selinti) üzerindeki köprüyü geçip  denize bir dirsek gibi uzanan ve üzerinde kale görünen tepeye doğru biraz yürüdüğümüzde Selinous kentinin günümüze ulaşan yapıları çıkıyor karşımıza.
Kente gitmek için araç bile gerekmiyor. Sahili izleyerek yürüyüp Yat Limanı’nın ucuna gidilirse çayın ağzına varılıyor. Çayın akışının ters yönünde sağdan ilerleyince de kent kalıntılarına ulaşıyoruz.
Kentin ilk kuruluşu Kral Selinous’a dayanıyor, adını da kurucu kraldan almıştı, Selinti olarak anılıyordu.
İlk dikkati çeken bir anıtmezar oluyor. Traian Kenotaphı tarlanın orta yerinde duruyor. Ama bu mezara hiçbir zaman hiç kimse gömülmedi. Parth Seferi’nden dönen İmparator’un burada hastalanarak ölmesi üzerine bu anıtmezar yapılmıştı. Anıt mezarın üst katı tapınak altı Kenotaph (mezar).  Ama içinde gömütü bulunmayan bir mezar.
Selçuklular döneminde buraya Korinth düzenindeki bir yapıdan şpolyen (devşirme) taşlarla yapılmış bir yapı kalıntısı duruyor. Av köşkü olarak kullanılmış olması muhtemel.

Kenotaph / Konuk Mezarı
Helence’de bu mezarlara “Konuk Mezarı” anlamında Kenotaph deniliyordu. İmparatorlar, büyük komutanlar kentlerinin dışında, taşrada öldüklerinde öldükleri zaman, öldükleri yere anılarına bir anıt mezar yapılıyordu. Bu anıtmezarlar gerçek ölçülere göre yapılmıyorlardı. Selinous’taki mezar da böyle. İmparator ordugâh kurduğu bu kentte hastalanarak ölmüş ve külleri yakılarak Roma’ya götürülmüştü.
Bu tür mezarların Anadolu’daki bir örneği de Finike – Elmalı arasındaki önce komutan sonra imparator olarak çok ünlü olan Calius Caesar Kenotaphi’dir.
Roma İmparatoru Traian 8 Ağustos 117’de doğuda Yahudilerin ayaklanmasını bastırmak üzere  Parth Seferi’ne çıkmıştı. İmparator ve ordusu ilk konaklamasını Selinous’da yaptı. Çok daha önceleri kurulmuş olan kent bu olay nedeni ile imparatorun adıyla anılır oldu: Traianopolis, yani “Train’ın kenti”. Bu dönemde kentin adı sikkelere “Kutsal Kent Selinnous Traianopolis” olarak yazılmış.
İmparator da kente cömert davrandı. Söz ettiğimiz su kemerleri ile kente su getirilmesini sağladı. İmparatorun yardımları ile kent tiyatro ve bazilika gibi anıtsal yapılarla süslendi. Kent merkezine büyük bir forum ile 110 sütundan oluşan portiko da bu dönemde yapıldı.
Traian’ın Parth Seferi anısına Roma’da da Traian sütunu dikilmişti.

Hamam ve Odeion
Kent hamamının kalıntısı da görülüyor. Dikkatli bir gözün hamam olduğunu anlayabileceği kadar ayakta kalmış. Kent içinde gördüğümüz su kemerlerinin hamama kadar gelen kalıntıları görülebiliyor.
Hamamın arkasında Odeion (Konser Binası) kalıntısı görülüyor.
Kentin doğu yönündeki Nekropol’de çok sayıda mezar yapısı görülebiliyor. Alanya Müzesi’nde görülebilecek “ostotek”lerin çoğu Selinous Nekropolü’nde bulundu. Burada bir ostotek atölyesi olduğunu gösteriyor.
Tiyatro Forum’un doğu yönünde ama çok iyi durumda değil.
En doğuda kent surları yamaçtan denize doğru iniyor.

Hem tarih hem de manzara için biraz tırmanmak gerekiyor. Yöre insanı, çok zor olmayan tırmanışı daha da kolaylaştırmak için bir patika yol yapmış. Yukarıda sur duvarları ile kulelerin oldukça iyi durumda olduğu bir ortaçağ kalesine ulaşılıyor.
Deniz tarafında bir manzara molası vermeli. Sahil, deniz, Alanya yönüne doğru uzanan kıyılar ve öte yanda ova ile arkasında yükselen yeşille bezeli dağlar birbirini tamamlıyor. Aşağıda, denize doğru kıvrıla büküle ilerleyen Hacı Musa Çayı etrafındaki salkımsöğütlerle tabloyu tamamlıyor.
Kentin ilk kalesi de bugün gördüğümüz kale ile aynı yerdeydi ve burası o zamanlar adaydı.
İ.Ö. I. yy.’da başlayan Roma egemenliği 6. yy.’a kadar sürüyor. Bu yıllardan sonra Bizans egemenliği görülüyor.
Türklerin egemenliği Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat ile başlıyor. Türkler Toroslardan doğup denize dökülen beş büyük çayın zaman zaman su baskınlarına yol açması nedeniyle Selinti adını veriyorlar.
Beylikler döneminin sonlarında, 1472 yılında Osmanlı egemenliğine giriyor.
Ören yerine giriş ücretsiz.

Nephelis (Iuliosebaste) / Muzkent

Gazipaşa’dan Anamur / Mersin yoluna girip 13. km.’den güneye saparak beş km. daha ilerleyince antik Nephelis’e ulaşacağız ama üç km. sonra gözalabildiğine uzanan Akdeniz mavisi yolumuzu kesiyor. Burada bir mola vermek zorunlu. Köyün adı da görünümüne uygun: Muz Köyü!
Tepeden aşağıya doğru teraslar halinde muz bahçeleri iniyor. Bahçeler bitince deniz başlıyor ve güneye doğru sonsuzluğa gider gibi uzanıyor. Doğa, tarih ve yöre halkı sunacağını sunmuş.
Artık bundan sonrası hayal gücümüze kalıyor.
Kentin adının “Çok bulutlu” anlamına geldiği iddiası var bilim çevreleri bu görüşe pek itibar etmiyor. Dilin Anadolu’nun yerli halklarından birinin unutulmuş dilinden geldiği düşünülüyor.
Kent bugünkü yerleşimin doğusunda ve batısında yayılıyor. Henüz arkeolojik kazı yapılmamış kentte ayakta kalabilen eserler az değil. Sur kalıntıları, kapılar, agora, akropol, nekropol kalıntıları büyükçe bir alana yayılmış. Ayakta kalan yapılar Roma ve Bizans dönemine ait.
Ören yerinde bulunan ve Alanya Müzesi’nde sergilenen yazıtlardan birisinde Bizans İmparatoru Zenon’a methiye bulunuyor. Kente yaptığı yardımlardan sözediliyor. Kent halkı ve Meclisi tarafından dikilen diğer yazıtta ise Kilikia valisi Cornellius Dexter’in adı geçiyor.
Ören yerinin güneye bakan yamacında her yer muz bahçesi. Bahçeler son yıllarda gelişen seralar içine alınmış.
Oldukça dik bir yamaç la inilen deniz kıyısında yakında bir küçük ada var. Adı Elaioussa (Zeytincik).
Arkhelais tarafından (İ.Ö. 20 – İ.S. 17) kurulduğu bilinen kentte basılan sikkeler Kommagene Kralı Antiochos IV ve karısı Iotape dönemine rastlıyor. (38-72 yılları) Kentin bağımsız olarak kendi adına para basması ise Augustus döneminden başlayarak Roma dönemi boyunca sürmüş.
Nephelis Roma egemenliğinde Iuliosebasta olarak anılmış.
Giriş ücretsiz.

Antiokheia ad Kragos (Antiocheia Ad Cragum) / Nohutyeri
İlçe merkezine 18 km. uzaklıktaki Güney Köyü’ndeki örenyeri yörede Nohutyeri olarak biliniyor. Anayoldan sağa ayrılınca asfalt yol önce çamlar, sonra zeytin ağaçları arasından Güney Köyü ve köyle iç içe olan ören yerine çıkıyor.
Denize dik inen tepelerde kurulmuş kentin denizden yüksekliği 300 metreyi buluyor. Nekropol, sütunlu cadde, kilise, hamam, agora, anıtsal kapı, ile ortaçağ kalesinden kalan surlar görülüyor.
Kentin kurucusunun Kommagene kralı Antiokhos IV olduğu ve adının buradan geldiği düşünülüyor olsa da bu döneme ait güvenilir bilgiler yok.
Kent kalıntıları oldukça geniş bir alana yayılıyor. Çoğu sera içinde olan muz bahçeleri ve Akdeniz etkileyici görünümü tamamlıyorlar.
Deniz kıyısındaki liman kalıntısının batısında bir ortaçağ kalesi, beş kilise kalıntısı, kırık kireç taşları ile inşa edilmiş mezar yapıları dikkat çekici. Kliselerin en iyi durumda olanı limanın doğusundaki.
Kale kalıntısından 1500 metre kadar doğuya yüründüğünde anıtsal kapıdan sütunlu caddeye giriliyor. Caddenin kuzey yönünde Orta Bizans döneminden yonca yaprağı planlı bir kilise görüyoruz. Caddenin batı ucunda yer alan  avlusunun çevresindaki yapının bir mezar anıtı olduğu sanılıyor. Avlunun kuzeybatı ucundaki büyük yapı kütlesi hamam kalıntısıdır.

Batı yönünde köyün içinden muz seralarına inen yolun başından geniş bir deniz manzarası görünüyor.
Yol bahçe içinden kıvrılarak denize doğru iniyor. Kale kalıntısından aşağıya araç inemiyor, biraz yürümek gerekiyor. İnişi kolay ama yaz sıcağında gidenler için çıkışı biraz zorlayıcı olacaktır. Denize oldukça dik inen yamaçların tamamı muz bahçesi. Muzlar artık cam veya naylon seralarda. Böyle daha çok verim alınıyor. Karadeniz yaylalarında çok görülen ve “vargel” denilen teleferikler burada da her bahçe için ayrı olmak üzere çok sayıda var. Yukarıdaki köy ve yolla bahçe arasında taşıma işlevini görüyor.
Deniz içindeki kayaların bir havuz haline getirdiği deniz köyün çocukları ve gençlerinin de deniz keyfi yaptığı yer. Buranın geçmişte Mısır’a kadar deniz ticareti yapan kentin limanının bulunduğu yer olduğu anlaşılıyor. Kayada oluşan oyuktan gezi tekneleri de küçük bir içliman havasındaki havuza girebiliyorlar. Yöre halkı buraya “Kral Koyu” diyor.
Tam doğu yönünde ise geniş bir plaj var. Tesis bulunmayan plaj temiz denizi ve sakinliği ile çekici.
Arkeolojik kazı yapılmamış ören yerinde 2004 yılında bir Pegasos (kanatlı at) Heykeli bulundu ve Alanya Müzesi’nde sergileniyor.
Giriş ücretsiz.

Lamus Kenti / Adanda
İlçe merkezinin 15 km. kuzeydoğu yönünde günümüzdeki Adanda Köyü’nün iki km kuzeyinde yüksek ve sarp iki tepenin üzerine kurumuş Lamos kenti surlarla çevrilmiş. Surlar iyi durumda.
Doğuya bakan kentin giriş kapısının güney yönünde büyük bir kule görüyoruz.
Agora, bir kaya kütlesine oyularak yapılmış çeşme ve iki tapınak kalıntısı görülebiliyor.
En ilgi çekici olan ve iyi durumdaki lahitler blok halindeki taş kütlelerinin işlenmesi ile oluşturulmuş. Mezarlar iki gurup halinde bulunuyor. İlk gurubun batı yönünde biraz ileride kaya bloğuna oyulmuş mezar odaları bulunuyor. Kent surlarının bulunduğu diğer tepe vadinin diğer tarafında kaldığından mezarların bulunduğu yerden ulaşılamıyor. Vadinin diğer tarafından dolaşılması gerekiyor.
Kentin geç Roma döneminde Lamotis olarak adlandırılan bölgenin başkenti olduğu düşünülüyor. Kent Gallianus zamanında en görkemli dönemini yaşamış. Batı yönündeki tepeyi çeviren surları 3. yüzyıl ortalarında yaptırmış. Kentin giriş kapısındaki yazıtta bu durum belirtiliyor. Surların iç kısmındaki kalıntılar bir içkalenin de bulunduğunu gösteriyor.
Kentin iki tapınağından biri Roma imparatorları Vespasianus, diğeri ise Titus adına yapılmış.
Çamlar arasındaki ören yeri derin bir vadiye bakıyor ve manzara etkileyici.
Ören yerine giriş ücretsiz.

İotape
Gazipaşa’nın batısında Alanya ilçesi sınırındaki antik kent adını 38 – 72 yıllarında yaşamış Kommagene Kralı IV. Antiochus’un karısı İotape’den alıyor.
Kent Roma döneminde kendi adına sikke (para) basıyordu.
Günümüzde Gazipaşa-Alanya karayolu kentin içinden geçiyor ve kenti bölüyor. Denize doğru uzanan yüksekçe burun kentin akropolüydü. Buradaki sur kalıntıları kale görünümü veriyor. Diğer yapılardan pek bir şey ulaşamamış günümüze. Denize uzanan burunun Gazipaşa tarafında kumsallı bir plaj bulunuyor. Buranın yöredeki adı Halil Limanı. Antik çağda da burası limandı. Şimdi plaj olarak değerlendiriliyor. Denizi çok temizdir.
Akrapolün karaya bağlandığı vadi kısmında Liman Caddesi ve caddenin iki yanında üç basamaklı krepsis bulunuyordu. Bunların arasındaki heykellerin kaideleri görülebiliyor ancak. Kaidelerdeki yazıtlardan heykellerin kentin başarılı sporcuları ve kente yardımda bulunan hayırsever kişilere ait olduğu anlaşılıyor.
Akrapolün doğu yönündeki koyda üç nefli, dikdörtgen planlı bir bazilika kalıntısı var.
Tek nefli küçük kilise kalıntısında İsa Hagios Georgios Stratelates’i betimleyen freskin izleri görülebiliyor.
Kentin ayakta kalan en belirgin yapısı hamamı. Hamamın kanalizasyon yapısı da görülebiliyor.
Karayolunun deniz tarafında 8 m x 12.5 metre boyutlarında bir tapınak kalıntısı ayakta.
Karayolunun kara tarafındaki (doğu ve kuzey yönü) tepelik üzerinde nekropol büyükçe bir alana yayılıyor. Anıt mezarlar ve tonoz örtülü küçük mezar yapıları görülebiliyor.
Ücretsiz girilen ören yerinde aracınızı çok işlek olan yol üzerinde bırakmayın. Gazipaşa yönündeki Belediye’ye ait lokantanın önüne bırakmak uygun.
Ören yeri Alanya ve Gazipaşa’nın tam sınırında bulunduğu, iki ilçede de kalıntılar olduğu için iki ilçenin de yayınlarında yer alma şansına sahip oluyor.

Cestrus / Macar Öreni
İlçe merkezinin doğu yönünde denizden 350 metrelik yüksekte olan Kilisetepe denilen yöredeki kalıntılar 400 metre kadar eni boyu olan bir alana yayılmış durumda. Kentin sur duvarları tepedeki düzlük boyunca görülebiliyor. Özellikle güney yönündeki surlar ayakta.
Surların çevrelediği düzlük alanda geniş bir agora, İmparator Vepasianus’a adanmış olduğu sanılan bir tapınak, bu tapınağın güneyinde Antonius Tapınağı ve Agora’nın doğu yönünde bir anıt mezar görülebiliyor. Kentte bulunan yazıtlara göre 1. ve 2. yy.’a tarihleniyor.

Altıkapı Han
İlçe’nin Yakacık I. Köyü sınırları içerisinde, yaklaşık dikdörtgen planlı moloz taş ve harç kullanılarak yapılmış yapının ön tarafında revak kısmı yer alıyor. Revak açıklıkları kemerli çok sayıda kapıyla yapılmış. Bunlardan üç  tanesi tam olarak kalmış diğerleri yıkılmış durumda.
Bunun dışında yapı sağlam olup, revakın kuzey yönünde birbirine paralel altı uzun mekan yer alıyor. Mekanlar da birbirine kemerli kapılarla bağlanmış. Aydınlatmayı mazgal delikleri sağlıyor. Yapının yanındaki köşkle bağlantılı bir han olabileceği düşünülüyor. 
 
 
Bıçkıcı Manastırı
İlçe merkezinin güney yönünde hemen yanındaki geniş düzlükte denize doğru uzanan Selinus’un 3 km, kuzeybatısında bulunan ören yeri, ulaşılması biraz zahmet gerektiren yükseklikte. Kalıntıların erken Bizans dönemine tarihlenen ve manastır yapıları olduğu düşünülüyor. Tüm yapılar yerel moloz taşlardan bol harçla yapılmış olup, tüm yapıların merkezinde sayılabilecek üç motifli dairevi apsisli bir bazilika var. Günümüze sadece kuzey duvarı ayakta kalarak ulaşabilmiş.
Manastır kalıntıları deniz kıyısında. Geziden sonra bir deniz keyfi yapılabilir.

Ortaçağ Kulesi
Kahyalar Beldesi’nde yer alan Bıçkıcı Manastırı’nın batı tarafındaki sahil düzlüğünde yer alan iki katlı moloz taş duvar örgülü yapı kareye yakın planlı. İki katlı yapı beşik tonozla örtülüdür. Alt katta batı ve doğu duvarları yıkılmış. Batı üst kat duvarında ve güneyde birer pencere bulunuyor. 


Diğer Ören Yerleri
Arkeolojik araştırma ve kazıların yapılmadığı, ancak yüzeyde kalan kısımların görülebildiği çok sayıda ören yeri daha var.
Keşfedilmeyi bekleyen bu tarihi kalıntılarla ilgili yeterli araştırma yapılmadığı için haklarında çok az şey biliniyor.
Antik Çağ’da yoğun bir yerleşime sahne olmuş Gazipaşa’da yapılacak keşif gezilerinde belki de bugüne kadar bilinmeyen yeni yerleri de keşfetmenizi sağlayacak. En azından yeterince aydınlatılmamış tarihin izin sürmenin heyecanını yaşatacak.

İnceğiz Tepeçukur Öreni
İlçeye 20 km. uzaklıktaki İnceğiz köyüne Aydıncık üzerinden gidiliyor. Tepeçukur diye anılan mevkide yarı işlenmiş, tamamlanmamış lahitler bulunuyor. Kalıntılar buranın lahit yapımı için kullanılan bir merkez olduğunu düşündürüyor.

Kişneli Taştepe Öreni
Karatepe Köyü’nün Kaynarca mahallesinde Roma dönemine ait kalıntılar görülüyor.

Yüğlük Tepe Öreni
Gazipaşa’nın yaylalarından Barem’deki Yüğlük Tepe üzerinde yapı kalıntıları bulunuyor.

Dedebeleni Öreni
Yeniköy’e bağlı Yaraş Mahallesindeki ören yerinde Roma dönemi kalıntıları görülebiliyor.

Büget Öreni
Bu ören yeri de Yeniköy’deki Kocabelen Tepesi üzerinde.

Ilıca Kalesi Öreni
Ilıca Köyü’ne bağlı Kiliseli Taştepe denilen yükseltideki kalıntılar Geç Roma dönemine ait.

Yalman Tepe Öreni
Ilıca Köyü’ndeki bir diğer ören yeri Manavlı Mahallesinde. Bizans dönemine ait kalıntılar bulunuyor.

Kömürlük Tepe Öreni
Bu ören yeri de Ilıca Köyü’nün Manavlı Mahallesinde, Almantepe örenine yakın. Bizans dönemine ait kalıntılar görülüyor.

Asar Tepe Öreni
Öznurtepe Köyü’nün Örcün Mahallesi’nde bulunan ören yerindeki kalıntılar çok harap durumda.

Nenek Kale Öreni
Roma dönemine ait olduğu düşünülen bu kalıntılar da Öznurtepe Köyü’nün Nenek Mahallesi’nde.

Asartaş Öreni
Sugözü Köyü’nün Asartaş mevkisindeki kalıntıların hangi döneme ait olduğu bilinmiyor.

Asar Öreni
Yine Sugözü Köyü yakınlarındaki Doğan Tepesi’nde bir başka ören yeri var. Kalıntıların hangi döneme ait olduğu hakkında bir bilgi yok.

Asarboynu Öreni
Şahinler Köyü’ne bağlı Demircibelen tepesi üzerindeki kalıntılar Roma dönemine ait.

Karatepe Öreni
Karatepe Köyü’nün Kaynarca Mahallesi’ndeki ören yerindeki kalıntılar Bizans döneminden.

Julia Sebaste Antik Kenti
Gazipaşa – Anamur (Mersin) yolunun 13. km.’sinden kuzeye (sola) sapıp dört km. sonra Göçük Köyü’nden geçiliyor. Onuncu km.’de 700 metre yükseklikte doğu yönünde uzanan tepe üzerinde kent kalıntıları görülüyor. Hamam, tapınak, nekropol ve kaya mezarları ile diğer yapı kalıntıları kentin Helenistik dönemde iskan gördüğünü ortaya koyuyor.

Hisartepe Öreni
Çakmak Köyü’nün Hisartepe mevkisinde. Köyün Karakum mahallesinden geçen yol ören yerine ulaştırıyor.
Doğal bir kale görünümündeki ören yerinde Helenistik Dönem’e ait kalıntılar ve keramik parçaları bulunmuştur. Nekropol alanı ile tapınak görülebiliyor. Tapınağın batı yönünde bir “Onurlandırma Yazıtı” var.

Alacadağ Öreni
Beyrebucak Köyü’nün Salmanlar mahallesinde güneydoğu yönünde eski bir mezarlık var. Mezarlığın kuzeyindeki Alacadağ Tepesi’nde ise ören yeri. Harç kullanılmadan yapılmış bazı duvar kalıntıları belirlenmiş. Yüzey araştırmalarında bulunan seramik parçalarından kentin Roma döneminde imar gören ama daha önceden yerleşim bulunan bir yer olduğu kanısına varılmış.

Bu İçerik 5566 defa okunmuştur.

PAYLAŞ


 ARAMA



Detaylı Arama

DUYURUMUZ

EN SON EKLENENLER


IP : 44.195.47.227  Online:233 Toplam: 285590                                                                                                                                                                                                                                                      RSS  | Kullanım Koşulları

Copyright © Antalya Rehberi 2006 Tüm hakklari saklidir. Kopyalanamaz çoğaltilamaz